Sosyal medya, tatil günlerimizde veya yoğun mesai saatleri sonrasında dinlenmek, rahatlamak, gündemi takip etmek, ortak zevk alınan sohbetlere katılmak için şüphesiz ki en çok zaman geçirilen ortamların başında geliyor.

Hepimizin bildiği bu gerçeği biraz daha somutlaştırmak için ilk olarak internet ve sosyal medya analizleri gerçekleştiren “We Are Social”ın 2021 yılının başında yaptığı çalışmayı inceleyelim. Çalışmaya göre, dünyada 4 milyardan fazla sosyal medya kullanıcısı bulunuyor. Bu mecralarda geçirilen günlük ortalama süre ise 2 saat 25 dakika. Türkiye’de ise yaklaşık 54 milyon kişi düzenli olarak sosyal medya kullanıyor ve günlük ortalama 2 saat 57 dakikasını burada geçiriyor. Yani dünya ortalamasının üzerindeyiz.

Sosyal medya kullanımının bu denli artması, sermayenin de bu yöne doğru akmasına yol açtı ve sosyal medya aracılığı ile geçimini sağlayanları ifade eden “fenomen” kavramı gündelik hayatımıza girdi. Sosyal medya fenomenleri, bu platformlarda oluşturdukları kanallar aracılığı ile tur rehberliğinden moda danışmanlığına, haber sunuculuğundan spor yorumculuğuna, e-spor yayınlarından video oyun analizlerine kadar farklı alanlarda; sayıları binleri, yüz binleri hatta milyonları bulan takipçilerine yaptıkları yayınlardan gelen bağış ya da reklam gelirleri ile geçimlerini sağlıyor.

Buraya kadar her şey kulağa hoş gelebilir ancak risk tam olarak burada başlıyor. İzleyici kitlesinin ve buna paralel olarak sermaye akışının bu platformlara yönelmesi; riskleri de beraberinde getiriyor. Geçtiğimiz günlerde, canlı yayın yapılan sosyal medya platformlarından bir tanesinin, yayıncılara yaptığı ödemelerin basına sızdırılması büyük yankı uyandırdı. Türkiye’de geniş kitlelere hitap eden bir sosyal medya fenomeni, bu gelirlerin belirtilen izlenme oranları ile mümkün olamayacağını ve bunun Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından araştırılması gerektiğini duyurdu. Olayın perde arkasında ise yasa dışı kaynaklardan elde edilen suç gelirlerinin, yayıncılarla önceden belirli bir komisyon oranlarında anlaşılarak geri ödenmesi taahhüdüyle bağışlanmasının yattığı ortaya çıktı.  

Peki bu süreç nasıl işletiliyor? Sosyal medya kullanıcılarının suç gelirlerinin aklanmasına aracılık ettiğine ilişkin söylentilerin gündeme gelmesi üzerine ilgili sosyal medya şirketi tarafından inceleme başlatıldı. Yapılan incelemeler sonucunda; özellikle çalıntı kredi kartları aracılığı ile yayıncılara bağış yapıldığı veya reklam verildiği (örneğin 10 bin TL), daha sonra yayıncının anlaşılan komisyon tutarını mahsup etmesi sonucu (örneğin 2 bin TL) kalan tutarı (8 bin TL) kripto para cinsinden ilgili dolandırıcıların hesabına iade ettiği belirlendi. Bu sayede, yasa dışı kaynaktan elde edilen 10 bin TL’lik gelirin suçla bağlantısı kesilirken bu gelir hem sosyal medya yayıncısı hem de dolandırıcılar tarafından meşrulaştırılıyor. Bu kapsamda, belirtilen senaryo aracılığı ile Türkiye’den de hatırı sayılır meblağlar içerecek şekilde dünya genelinde yaklaşık 10 milyar ABD Doları tutarındaki suç gelirinin aklandığı düşünülüyor. Sürecin ortaya çıkmasıyla ilgili sosyal medya şirketi tarafından Türkiye’de faaliyet gösteren 150 yayıncının lisansının askıya alındığı da duyuruldu.

Yaşanan son gelişmeler, suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanına ilişkin kontrol ortamlarında zafiyetler bulunduran her türlü platformun kullanılabileceğini, bu sebeple sürekli izleme ve kontrol faaliyetlerinin şirketler için ne derecede önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. 

Şirket faaliyetlerinin ilgili yasal düzenlemeler ile iyi uygulamalara uygun olarak gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin kontrolü amacı ile tasarlanan izleme ve kontrol faaliyetlerinin, şirketin büyüklüğü ve işlem hacmi göz önünde bulundurularak farklılaştırılabileceği gibi asgari olarak aşağıdaki unsurları içermesi gerektiğini hatırlatmakta fayda var:

  • Periyodik risk değerlendirme çalışmaları
  • Üçüncü taraflara (müşteri, tedarikçi vb.) ilişkin detaylı durum tespit çalışmaları 
  • Yüksek riskli müşteri ve işlemlere ilişkin alınacak özel önlemlerin izlenmesi ve kontrol edilmesi
  • Karmaşık ve olağandışı işlemlerin yakından takibi
  • Nihai faydalanıcının tespit edilmesi
  • Etkin bir uyum ekibinin kurulması ve etkili bir uyum görevlisinin istihdam edilmesi

Sonuç olarak, kendimizi güvende hissettiğimiz ortamlarda bile riskin her zaman var olduğunu unutmamalı; bu doğrultuda, öngöremediğimiz risklere maruz kalmamak için kontrol ve tedbiri elden bırakmamalıyız.

oytun-onder

Usulsüzlük Önleme, İnceleme, Ticari Uyuşmazlık ve Uyum Danışmanlığı, Danışmanlık Şirket Ortağı

KPMG Türkiye

E-posta