Topyekun ekonomik kalkınmanın bir numaralı hammaddesi olan enerji, stratejik öncelikler arasındaki tartışmasız liderliğini sürdürüyor. Küresel büyüme ve nüfustaki artış devam ederken, enerjiye olan ihtiyaç ve talep de artıyor. Dünya enerji tüketimi, 2018 yılında %2,9 gibi ciddi bir seviyede artarak 2010 yılından bu yana ölçülen en büyük artışa imza attı. Öte yandan 2000-2018 dönemindeki artış ortalaması ise %2,2 olarak kaydedildi ve 2018’de yaşanan büyüme geçtiğimiz altı yıllık “ortalamanın altında büyüme” sürecinin de sonu anlamına geliyor.

Türkiye’ye bakıldığında ise gelişmekte olan bir ekonomi olmasının da etkisiyle dünya ortalamasından daha hızlı büyüyen bir ülke olduğu görülüyor. Enerji tüketimi de bu trende paralel düzenli olarak artıyor. Türkiye’nin toplam enerji tüketimi, 2000 yılında 73,5 milyon ton karşılığı petrol iken 2018 yılı sonunda bu hacim iki katından fazla büyüyerek; 154 milyon tona çıktı. Enerji tüketimindeki yıllık değişimlere bakıldığında ise 2000-2018 döneminde ortalama %4,4’lük bir büyüme göze çarpıyor. Bu hızlı büyüme, Türkiye’nin toplam küresel enerji tüketiminden aldığı payın da artmasına sebep oluyor.

Önümüzdeki dönemde toplam enerji talebinin daha yavaş olmakla birlikte artmaya devam edeceği öngörülüyor. Türkiye’nin geçmiş yıllarda yenilenebilir enerjide yaptığı yatırımlar ve enerjide yerli kaynaklara yönelim çabaları sayesinde enerji kaynaklarının kullanım bileşenlerinin değişebileceği düşünülüyor.

Bununla beraber, enerji talebinde küresel eğilimlerin daha “temiz” bir çerçeveye taşınma paydasında birleştiği görülüyor. CO2 salımı ve iklim değişimiyle mücadele konuları ajandanın ilk sıralarını işgal etmeye devam edecek. Öngörülebilir gelecekte fosil yakıtların baskın üstünlüğü devam etmekle birlikte, doğaya verdikleri zararın asgariye indirilebilmesi adına harcanan çalışmalar artacak ve hükümet politikaları ve teşvikleri bu çerçevede şekillenecek.

Bize ulaşın