Petrol ve Gaz Pazarında Gelişmeler - Kasım 2016

Petrol ve Gaz Pazarında Gelişmeler - Kasım 2016

Kasım ayı tüm dünya için oldukça yoğun bir gündemle doluydu. Donald Trump’ın 8 Kasım’da gerçekleşen başkanlık seçimleri sonucunda ABD’nin yeni başkanı seçilmesi tüm dünyada medyayı ve enerji piyasalarını adeta sarstı. Bu sürpriz zaferin açıklandığı gün ham petrol fiyatları %4 düştü ve NYMEX WTI sözleşmeli ham petrolün varil fiyatı 2 ayın en düşük seviyesi olan 43 dolara kadar geriledi. Analistler, ekonomik belirsizliğin ve ABD’nin yeni başkanının ABD petrol ve gaz sektöründeki arama ve üretim faaliyetlerinde bürokrasiyi azaltmaya yönelik planlarının bunda etkili olduğunu belirtiyorlar. Ancak bu gelişmelerin ardından 30 Kasım’da Viyana’da bir araya gelen OPEC üyesi ülkeler, ham petrol üretiminde kesintiye gitmeyi görüştüler ve petrol piyasalarına denge getirmek için günlük üretimi 32.5 – 33.0 milyon varil seviyelerine indirmeye karar verdiler. Üretim kesintisi aslında OPEC’in uzun süredir gündemindeydi. Söylemlerin bu kez eyleme dönüştürülmüş olması, petrol fiyatlarını tekrar 50 dolar seviyelerine yükselterek, OPEC’in petrol fiyat hedefi olarak telaffuz ettiği 55-60 dolar seviyesine tekrar yaklaştırdı.

1000
Petrol ve Gaz Pazarında Gelişmeler - Kasım 2016

ABD iklim değişikliği ve enerji gündemi Trump’ın zaferiyle tepetaklak oldu

Donald Trump’ın 8 Kasım seçimleri sonucunda ABD Başkanı seçilmesi, küresel enerji piyasalarında büyük yankı uyandırdı.

Trump yönetiminin mali ve parasal politikaları ile ticaret politikaları petrol talebini doğrudan etkileyecekse de, enerji alanında en büyük etkiyi Trump yönetiminin iklim değişikliği politikası yaratacak. Son birkaç yıldır önemli bir ivme kazanan iklim değişikliği politikaları, ABD Başkanı Obama’nın da katkılarıyla Paris İklim Değişikliği Anlaşması’nın imzalanmasına kadar uzanmıştı. Trump ise ABD’yi Paris Anlaşması’ndan çekmeyi ve buna bağlı olarak ABD’nin Anlaşma’nın getirdiği yurt içi hedeflerinden vazgeçip belirlenen hedeflere ulaşmak için yürürlüğe konan yönetmelikleri yürürlükten kaldırmayı düşünebilir. ABD’nin Paris Anlaşması’ndan çekilmesi, anlaşmayla belirlenen “küresel sıcaklık artışlarını 2°C’nin altında tutma” hedefini sekteye uğratabileceği gibi, son yıllarda küresel iklim değişikliğiyle mücadele konusunda yaşanan olumlu gelişmelere sembolik de olsa bir darbe de vurabilir. Ayrıca, Avrupa’nın iklim değişikliğiyle mücadele planı ABD’nin atacağı adımlardan büyük ölçüde bağımsız olsa da, ABD’nin Paris Anlaşması kapsamında verdiği taahhütlerden vazgeçmesi bunu yapmayı düşünen diğer ülkelere de zemin hazırlayabilir.

ABD yurt içi petrol ve gaz sektörünü, arama ve üretim yönetmeliklerini hafifletecek ve boru hattı onaylarını kolaylaştıracak “daha sektör dostu” bir yönetim bekliyor. Bununla birlikte, arama ve çıkarma faaliyetlerinin kilit itici gücü genel fiyat seviyeleri olduğundan, ABD seçimleri ABD kaya gazı üretimini desteklemeye yönelik kilit bir etken olmayacak. Yine de, iyileştirilen mevzuat ortamı (yeni alanlarda arama yapmaya izin verilmesi gibi) ABD’nin rekabet gücünü artırabilir ve bu sektöre yeni yatırımlar çekebilir.

Obama’nın iklim değişikliği ajandasının odak noktası Temiz Enerji Planı’ydı. Bu nedenle Temiz Enerji Planı, Trump’ın Obama’nın iklim değişikliği mirasını yok etme çabalarının da başlıca hedefi olabilir. Plan henüz uygulamaya konmamış olsa da, yürürlüğe gireceği 2022 yılında enerji üretim kaynakları arasından kömürü olabildiğince çıkarıp yerine gaz ve yenilenebilir enerji kaynaklarını koymayı hedefliyor. Ancak Trump yönetiminin beklenen politikalarına rağmen, gaz talebi düşük fiyatlardan, yenilenebilir enerji kaynakları ise vergi indirimleri ve eyalet politikalarından faydalanmaya devam edecek gibi görünüyor.

“Trump seçim kampanyası boyunca ticaret karşıtı bir duruş sergilediyse de, özellikle yurt içi petrol ve gaz sektörüne verdiği destek dikkate alındığında bu duruşun ABD petrol ve LNG ihracatını azaltacak kadar kapsamlı olacağı öngörülmüyor. Hatta ABD ham petrol ve LNG ihracatının önümüzdeki dört yıl boyunca büyümeye devam edeceğini bile söyleyebiliriz. Boru hatları üzerinden Meksika’ya yapılan gaz ihracatının, Trump’ın seçim kampanyası boyunca yeniden görüşülmesi talebinde bulunduğu NAFTA’da olası değişikliklerle sekteye uğrama ihtimali bulunsa da, bu ticaretin ABD’li ihracatçılara sağladığı kazançtan ötürü devam edeceği tahmin ediliyor.”

Divya Reddy, Eurasia Group Küresel Enerji ve Doğal Kaynaklar Bölüm Başkanı*


* Kasım sayısının konuk yazarı
 

Trump’ın Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) üzerindeki olası etkileri

Donald Trump’ın dış ticaretle ilgili politikaları, seçim kampanyasına başladığı günden beri oldukça netti: “ABD’de istihdamı artırıp maaşları yükseltecek ve ABD’nin dış ticaret açığını azaltacak adil ticaret anlaşmaları müzakere etmek.”

Seçim kampanyasının büyük kısmı ABD’li çalışan kesimlere ve işçi sınıfına yönelik korumacı unsurlar içerse de, Trump için temel önceliklerden biri yeni bir ticaret reformları dalgası yaratmak. NAFTA hükümlerinin yeniden masaya yatırıldığı bir ortamda, Trump daha başkan seçildiği ilk gün, ABD’nin on iki Pasifik kıyıdaşı ülkeyle imzaladığı bir ticaret anlaşması olan Trans-Pasifik Ortaklığı’ndan çekileceğini söyledi ve ABD Hazine Bakan’ından Çin’i bir döviz kuru manipülatörü olarak tanımlama talimatı verdi.

“ABD’nin Trans-Pasifik Ortaklığı’ndan çekilmesi Trump’ın umduğu sonuçları doğurmayabilir, zira Trans-Pasifik Ortaklığı aslında Çin’in Asya bölgesindeki nüfuzunu genişletme hedeflerine karşı bir denge unsuru olma amacı taşıyor. Çin’in bölge ajandası sadece ekonomik ve ticari bir nüfuz artışı hedefinden ibaret değil, jeopolitik unsurları ve toprak ihtilaflarını da içeriyor (ör: Çin’in dünya ticaretinin üçte birinin geçtiği Güney Çin Denizi’nde yapay adalar inşa etmesi). ABD’nin Trump’ın yapacağı ticaret reformlarıyla elde edeceği ekonomik kazançlar, Pasifik kıyıdaşı ülkelerin ticaret alternatiflerinin azalması sonucu Çin’in bölgede daha da güçlenmesiyle silinebilir. Asya pazarlarının, Trump’ın başkanlığının olası etkilerini değerlendirmek ve fiyatlamak için Trump’ın resmen göreve başlayacağı 20 Ocak 2017 tarihine kadar zamanları var.”

Oliver Hsieh, Direktör, Emtia ve Enerji Risk Yönetimi, KPMG Singapur

© 2024 KPMG Bağımsız Denetim ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik A.Ş., şirket üyelerinin sorumluluğu sundukları garantiyle sınırlı özel bir İngiliz şirketi olan KPMG International Limited ile ilişkili bağımsız şirketlerden oluşan KPMG küresel organizasyonuna üye bir Türk şirketidir. Tüm hakları saklıdır. 

Küresel KPMG ağının yapısı hakkında detaylı bilgi için kpmg.com/governance adresini ziyaret edebilirsiniz.

KPMG International Cooperative (“KPMG International”) bir İsviçre kuruluşudur. KPMG ağına üye olan bağımsız şirketler, KPMG International’a bağlıdır. KPMG International’ın müşterilere sunduğu herhangi bir hizmet yoktur. Hiçbir üye şirketin KPMG International’ı veya bir başka üye şirketi, aynı şekilde KPMG International’ın da hiç bir üye şirketi üçüncü şahıslar ile karşı karşıya getirecek zorlayıcı ya da bağlayıcı hiçbir yetkisi yoktur. Tüm hakları saklıdır.

Bize ulaşın