Hem girişimci hem stratejist

Hem girişimci hem stratejist

Almanya'daki Münster Üniversitesi'ni bitirip KPMG'de işe başladı.Tam 12 yıl, kendi ifadesiyle KPMG'de "zor ve şeffaf olmayan büyük sorunları nasıl aşacağını" öğrendi. Sonra "yeni dünyanın bir parçası olmak için" eBay'in teklifini kabul etti. 5 yıl da eBay'de çalışıp Markafoni ile yepyeni bir yolculuğa çıktı. "Girişimcilik" deyince akla gelen ilk isimlerden, melek yatırımcı Sina Afra KPMG Gündem'de Profesyoneller Kulübü'nün konuğu oldu.

1000
Hem girişimci hem stratejist

Türkiye iş dünyasının marka isimlerinden Sina Afra kendisini “seri girişimci” diye tanımlıyor. 40 yaşında başladığı “girişimcilik” kariyerinde epey yol alan, şu sıralarda ise girişimciliği gençler için kariyer alternatifi haline getirme stratejisiyle çalışan Sina Afra, KPMG Gündem’in sorularını yanıtladı. 

Sizi tanıyalım, kaç ülkede geçti çocukluğunuz? Nasıl bir hayattı? İstediğiniz üniversite eğitimini mi aldınız? Hayallerinizin peşinden mi gittiniz yoksa hedefe mi ilerlediniz?

Babamın mesleğinden dolayı – kendisi diplomattı – 18 yaşıma kadar 3 ülkede yaşadım. Sonrasında üç ülkede daha ikamet ettim. Aslında üniversiteyi ABD’de okuyacaktım ama Almanya’da başladım. İlerleyen yaşlarımda hedeflerim çok daha somut oldu. 

KPMG ilk işyerinizmiş.

KPMG’de 12 yıl, 150’den fazla proje... Nasıl hatırlıyorsunuz?

Ben başladığım zaman iş kontratım Peat Marwick antetli kâğıt üzerinde yazılmıştı, yeni KPMG olmuştu. KPMG’yi hep bir okul olarak gördüm ve dönüp baktığımda, ne kadar uzun kaldığıma şaşırıyorum. Aslında 3-4 sene kalırım diye başlamıştım. Ama 90’ların danışmanlık dünyası son derece renkli ve güzel bir dünyaydı. Zamanın nasıl geçtiğini fark etmedim. 

“En sevdiğim, şirket satın alma projeleri oldu” demişsiniz? Neden, hangi aşamalar keyif verdi size?

Şirket satın alma projeleri aslında bilimden ziyade sanat gibi projelerdi. Sadece değerlendirme gibi teknik becerilerin değil aynı zamanda çok boyutlu psikolojik olayların işin içine girdiği bir süreç. Onun için çok sevmişimdir. 

“İyi ki buradayım” dediğiniz gün?

KPMG’de 1995’te müdürlüğe terfi ettiğim gün, en mutlu günümdü diyebilirim. Daha sonra ortaklık dâhil olmak üzere, diğer terfiler bana bu kadar mutluluk vermemişti.

KPMG’den neden ayrıldınız?

eBay’den gelen bir teklif üzerine KPMG’den ayrıldım. Yeni dünyanın bir parçası olmak istiyordum. Ayrılırken çok üzgündüm.

KPMG deneyimi size ne kattı?

KPMG benim için ikinci bir okul oldu. En önemlisi, zor ve şeffaf olmayan büyük sorunların nasıl üstesinden geleceğimi bana öğretti. 

e-Bay ve Markafoni yıllarını nasıl tanımlarsınız?

eBay yılları benim için yeni dünyaya giriş seneleriydi. Bu dünyayı inanılmaz bir network içinde, son derece hızlı dönen bir dünya olarak tanımlayabiliriz. Markafoni ise ilk kurduğum şirketim oldu. Markafonili seneler “rocknroll” seneleriydi. 2 sene içinde Türkiye’nin en hızlı büyüyen şirketi olmuştuk. 5 ülkede 20’ye yakın şirket daha açmıştım. Çok zevkli bir dönemdi. 

Markafoni ile ayrılık kararını vermek zor oldu mu?

Markafoni 2008 Eylül’de kurduğum, yüzde 60’ını 2011 Mayıs’ta sattığım bir yapı oldu. Markafoni hala en büyük üç internet satın almasından biridir. Bu kadar hızlı şekilde başka hiçbir şirket bu değerleme ve satış mertebesine gelemedi. Onun için satmak hem zor oldu hem de diğer taraftan karşılığını alınca da bir bakıma kolay oldu

“İnandığın işi yap”... Sihirli sözcük bu mu?

Girişimci için kesinlikle öyle. Siz inanmadıktan sonra kimse inanmıyor.

Bu aralar neye “inanıyorsunuz”?

Girişimciliğin eğitim ile beraber Türkiye’yi olumlu yönde değiştirecek çok önemli bir kariyer alternatifi olduğuna...

Şu anda hangi girişimler gelecek vaat ediyor?

Keşke bunu böyle söyleyebilsek. Genel olarak platform diye tabir edilen – Airbnb, Uber vb – start-up’lar son derece hızlı gelişti. Türevlerinin de iyi gelecek vaat ettiğine inanıyorum. 

Şimdiye kadar start-up’lara ne kadar yatırım yaptınız?

Çok hayal kırıklığı yaşadınız mı?

Hayal kırıklığı yaşamak işin özünde var. Şu ana kadar 25 start-up’a yatırımcı olarak girdim. Olumlu veya olumsuz sonuçlanan yatırımlar oldu. 

Ekşi Sözlük’te sizi “ağır abi” diye anlatıyorlar, “tevazu, tevazu, tevazu” diyorlar. Doğru mu? Bu imajı nasıl sağladınız? 

İlginç bir imaj :)  Tevazu olayına başkaları karar versin ama genelde ben kendimden bahsetmeyi sevmiyorum. Belki bunun bu imaja katkısı olmuştur. 

Gençler sizi neden örnek alıyor?

Bu soruyu onlara sormanız daha doğru olur.

Hobiniz var mı? Yorgunluğu nasıl atıyorsunuz?

Benim hobilerim belirli konular hakkında kitap ve resim koleksiyonu yapmak. Resim konusunda çağdaş Türk ressamlarına ilgiliyim. Öte yandan düzenli spor, hayatımın bir parçası. Fenerbahçe, dalgıçlık, deniz sevgisi hayatımdaki önemli başlıklardan.

Resim tutkunuz nereden geliyor, annenizin etkisi var mı?

Annemler her zaman sanata çok önem verirdi ve güzel resimler alırlardı. Koleksiyon olarak değil, daha çok hayata sanatın kattığı güzelliklerden dolayı. 

Girişimcilik Vakfı nasıl doğdu?

40 yaşında girişimci olmanızda neyin etkisi var?

Ben bir devlet memurunun oğlu olarak dünyaya geldim. Uzun süre kurumsal olarak çalıştım ve bu hayattan çok mutluydum. Girişimciliği çok geç keşfettim. Ama bir şekilde başarılı oldum. Belki benim hikâyemde çok kişi kendinden bir parça bulabiliyor. 

Girişimcilik Vakfı neden bu kadar çok ilgi gördü?

Girişimcilik, Türk kültürünün ve dolayısıyla eğitim sisteminin bir parçası değil. Bugünkü girişimcilere baktığımızda, çoğunun bir şekilde dünya ile bağlantısını kurmuş kişiler olduğunu görüyoruz. İlham veren rol modelleri görmek ve risk almak, girişimcilik için en önemli unsurların başında geliyor. Bununla birlikte, Türkiye’deki mevcut yapı hâlihazırda girişimci olmaya karar vermiş kişilere yönelik hızlandırma programlarından ve sonrasındaki desteklerden oluşuyor. Oysa girişimcilik kültürünü geliştirmek için önce altyapı oluşturmanız, buna temelden başlamanız gerekir. Burada en doğru başlangıç noktası da üniversitelerdir. Üniversiteler, girişimcilik için doğru inkübasyon alanlarını oluşturuyor. Çünkü gençler, bu yaş aralıklarında ve üniversite ortamında risk almaya, farklı ve yeni şeyler öğrenmeye, en önemlisi de ilham almaya çok daha açıklar.

Biz de bu düşünce ve gerekçeler ile yola koyulduk. Kurucusu olduğum ve dünyada da bir ilk olan Girişimcilik Vakfı, Türkiye’de girişimcilik kültürünü geliştirmek için 17- 24 yaşları arasındaki gençlerle birlikte çalışan bir yapıdır.

Girişimciliğe başlamanın tek bir yolu yok. Bugünün başarılı girişimcilerinin hepsinin başlangıç hikâyesi değişik. İlham mekanizmasını kullanarak Girişimcilik Vakfı Fellow’larını iki ayda bir başarılı girişimcilerle buluşturup bu hikâyelerden kendilerine sonuç çıkarmalarını sağlıyoruz. Türkiye’nin en yüksek öğrenci bursunu veriyor, girişim elçileri olarak farklı etkinlik ve projelerde yer almalarını teşvik ediyoruz. Artan uluslararası işbirliklerimiz ve sponsorlarımız sayesinde dünyadaki önemli oluşumlara ve konferanslara Fellow’larımızı göndermeye çalışıyoruz.

2015 yılı seçim sürecinde beklentilerimizin çok üzerine çıkarak 170’ten fazla üniversitedeki 30 bin öğrenciden başvuru aldık. Şu an bünyemizdeki 40 kadın, 40 erkek toplam 80 Fellow’umuzla yolumuza devam ediyoruz. Gitmek istediğimiz nokta girişimciliğin gençler arasında ciddi bir kariyer alternatifi olması. Bu amaçla Fellow Programı’ndan geçecek yüzlerce Fellow’la girişimciliğin yayılmasına katkı sağlamak istiyoruz.

Girişimci-yatırımcı ilişkisi nasıl olmalı?

Genç girişimcilerin en çok ihtiyaç duydukları mentorluk, “yatırımcı tarafı” ile nelerin konuşulması ve nasıl konuşulması gerektiği ile ilgili. Bu alanda büyük eksiklikler var - özellikle yabancı yatırımcı ile olan ilişkilerde.

Girişimciler küçük düşünüp büyük adımlar atmaya çalışıyorlar. Fakat tam tersi olmalı. Yani büyük düşünüp küçük adımlar atmalılar. 

Girişimciler ayrıca yatırımcılarını seçerken onlar hakkında bilgi toplamalı ve geçmişte yaptığı yatırımlardaki girişimcilerden referans almalılar. Aynı zamanda yeni girişimciler inovasyona yönelmeli ve nakit akışlarını ciddi, planlı şekilde kontrol etmeliler.

Bununla birlikte girişimler her şeyden önce çok iyi bir fikirle gelmeli. En önemli sermayelerinin, pazarın ihtiyaçlarına karşılık veren iş fikri ve bunu hayata geçirecek ekip olduğunu unutmamalılar. Tüm bunları yaparken kendilerine inansınlar ve iş fikirlerine tutkuyla sarılsınlar. Eğer siz inanmıyorsanız, emin olun karşınızdakileri de heyecanlandıramazsınız. Örneğin ben bir melek yatırımcı olarak işin başındaki ekibin bu işe inanmadığını anlarsam hemen geri çekilirim. Bunun yanı sıra net bir gelir modeli sunabilmek de girişimciye avantaj sağlar.

En başarılı girişim / girişimci hikâyesi ne sizce? Neden?

Steve Jobs ve Apple dünyadaki, Hüsnü Özyeğin ise Türkiye’deki en başarılı girişimciler bence. Girişimciler büyüyünce onların girişimci olduğunu unutuyoruz ama her büyük şirketin başlangıç noktası girişimcilik.

Türkiye’de e-ticaret nereye gidiyor?

Mevcut piyasa ve ülke koşulları nedeniyle e-ticareti zorlu iki sene bekliyor diyebiliriz. Yatırımcılar geri dönmeyecek, melekler harekete geçmeyecek, yabancı yatırımcıları bekleyeceğiz. Bu süreçte kapanma haberleri de duyabiliriz ancak yine de cirolar bugünkü tempoyla gitse bile 3-4 katına çıkacak. 

Dünya piyasalarıyla kıyaslandığında e-ticarette potansiyel çok fazla. E-ticaret, Türkiye’de gıda dışı tüketimin yüzde 1.8-2’si gibi bir orana sahip. Bu oran İngiltere’de yüzde 12, ABD’de ve Almanya’da yüzde 8-10 arası. Önümüzdeki 5 yıl içinde bizim de bu oranları görebilme potansiyelimiz olduğunu düşünüyorum.

© 2024 KPMG Bağımsız Denetim ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik A.Ş., şirket üyelerinin sorumluluğu sundukları garantiyle sınırlı özel bir İngiliz şirketi olan KPMG International Limited ile ilişkili bağımsız şirketlerden oluşan KPMG küresel organizasyonuna üye bir Türk şirketidir. Tüm hakları saklıdır. 

Küresel KPMG ağının yapısı hakkında detaylı bilgi için kpmg.com/governance adresini ziyaret edebilirsiniz.

Bize ulaşın